Ney'in Tarihçesi
NEYİN TARİHÇESİ
Ney; sulak zeminde
,muhtelif uzunluklarda yetişen bitki ve bu bitkiden üretilen nefesli bir
çalgıdır. Kökeni mitolojik çağlara
dayanmakla birlikte M.Ö. 3000 yılarında yaşayan Sümerlerin ve okyanus
ötesi bir medeniyet olan Azteklerin bu
çalgıyı kullandıkları bilinmektedir. Divan-ı Lügat-it Türk’te askeri bir çalgı
karşılığında ney kelimesine rastlanması,ayrıca eski Uygur kabartmalarında neye
benzer müzik aletlerinin görülmesi,İslam öncesi Türklerinde bu çalgıyı
kullandıkları görüşünü kuvvetlendir-mektedir.
İslam geleneğinde
neyin doğuşu ile ilgili birçok rivayet vardır.Bunların en meşhuru şöyledir:
‘’Peygamberimiz ilahi aşk sırrını Hz.Ali’ye söylemiş.Bu sırrın yükü altında
ezilen Hz. Ali gidip Medine dışında kör bir kuyuya bu sırrı anlatmış.Kör kuyu
bu sır ile çoşup köpürmüş ve taşmış.Su her yeri kaplayınca kenarlarında kamışlar
yetişmiş.Oralardaki bir çoban bu kamışlardan birini kesip muhtelif yerlerinden
delmiş ve üflemeye başlamış. Çıkan ses kalplere çoşku ve heyecan verip ilahi
sırrı anlatır olmuş. Peygamberimiz tesadüfen bu çobanın ney sesini işitince bu
durumu anlamış. O günden sonra ney,bir ilham kaynağı olmuştur’’.Bugünkü manada
neye ruhunu veren Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretleridir.’’Türk olsun,Acem
olsun; musiki âşıkların ortak
gıdasıdır.’’Görüşündeki Mevlana
,mesnevisinin ilk onsekiz beyitini de bu cazibeli çalgıya ayırmıştır.
O’na göre neyin
ayin sırasında dönmekte olan ama gerçekte batıni bir iklimde seyahatte bulunan
semazenlerin kılavuzudur. Çıkardığı tılsımlı ses ile ruhları cezbeler. Bu
nedenle Mevlana ‘nın yanında yetişen ve neyzenlerin piri kabul edilen
Kutb-ı Nayi Hamza Dede gibi bütün Mevlevi dervişleri yüzyıllardır neyle soluk
alıp; neyle soluk vermişlerdir.
Osmanlı sarayında
neye büyük ilgi gösterilmiştir. Suz-ı Dilara Ayin-i Şerifi’nin bestekarı III. Selim ve II. Mahmud’dan başka,Sultan Abdülaziz ve Sultan
Reşat da neyzen olarak bilinen padişahlardır. Ayrıca ney haremde de bayan
neyzenler yetişecek kadar rağbet görmüştür. Ney günümüzün haddinden fazla
gürültülü müzük aletlerine nispetle daha çok dinlendirici bir özelliğe sahip
olduğundan Osmanlı Darüşşifalarında ruh
hastalarının tedavisinde de kullanılmıştır.
Ney IX. Asırda Orta Asya medeniyetlerin de,Arap
ve Farslar tarafından farklı yapı ve türlerde kullanılmıştır. Bir başka
rivayete göre neyi Fars’lar icat etmiştir.
M.S. 1419 yılında
Hoca Gıyaseddin Nakkaş’ın Türkistan ülkesine yaptığı seyahatine ait yazılarında
neyin Orta Asya ‘da eskiden kullanıldığı,bazılarının da yanlamasına flüt
tarzında çaldığı anlaşılmıştır. Musikide çok ileri gittikleri bilinen Hıtay
Türklerinin neyi, Orta Asya ‘da eskiden beri kullandıkları ve onların yan flüt
gibi üfledikleri anlaşılmaktadır.
Ayrıca Kaşgarlı
Mahmud ‘un Divan-ı Lügat-it Türk ve Gencelli Nizamettin ‘in şiirlerinden neyin
değişik bir türü olan çok sesli bir borunun askeri müzikte kullanıldığı ortaya
çıkmıştır.
Ney sazı Orta çağda
büyük önem kazanmıştır.Özellikle dini ve ladini müziğin önemli sazlarından biri
haline gelmiştir. Klasik müziğin terennümlerinde kullanılmış, divan şairlerine konu olmuştur.
Osmanlı edebiyatında ney için yazılmış mecaz ve edebi sanat eserleri
mevcuttur.Doğu âlemi ney sazını çok eskilerden beri tanımaktadır. Zamanımızda
Türkistan , İspanya , Hindistan , İran , Irak , Pakistan ,Afganistan ve
Arap devletlerinde ney aranılan bir
sazdır.
Teknik olarak ney, dokuz boğum ve altısı önde olmak üzere yedi delikten oluşmaktadır ki ;bu dokuz boğumun gerçekten de dokuz boğumlu olan insan gırtlağından ; yedi deliğin ise kulaklar,gözler,burun ve ağız olmak üzere insan başından mülhem olduğuna inanılır.
NEY SÖZCÜĞÜNÜN ETİMOLOJİSİ
Sümerce ‘den Farsça ‘ya geçen ‘’nâ’’ ve ya ‘’nay’’, kamış,kargı
anlamlarına da gelen bu çalgının en eski adıdır. Arap toplumunda üflemeli
çalgıların hemen tümü için kullanılan ‘’ mizmâr ‘’ sözcüğü ,(nefes borusu,ses
organı anlamında) ney için de kullanılmıştır. Türkçe de ise hemen her
zaman’’ney’’ olarak anılmıştır. Çeşitli Avrupa ülkelerinde de benzer adlarla
anılmıştır.